Çocukluk Hayalimdi, NASA’da Çalışmak

Çocukluğumdan beri uzay hep ilgimi çekmiştir. Bu durum biraz da bilim kurgu filmlerine meraklı olmamla ilgili. Çok küçük yaşlarda NASA diye bir yerin varlığını biliyordum ve bir dönem “büyüyünce ne olacaksın?” sorusunun cevabı,”NASA’da çalışacağım” şeklindeydi. Daha öncesinde ise “büyüyünce çiftçi olacağım diyordum” bu da başka bir yazının konusu.

Dil eğitimi için Houston’a geleceğimiz belli olunca, beni en çok heyecanlandıran şeylerden birisi, NASA’nın uzay merkezlerinden birinin burada olmasıydı. Uzayla ilgili bir çok filmde “Burası Hüstın” repliğine hepiniz aşinasınızdır. Ay’a ayak basılan ilk uçuş da bu merkezden yönetilmiş.

NASA merkezini ziyaret gününü iple çektik. Sabah erken bir saatte kalkarak merkeze vardık. Merkez binasına yaklaştıkça, dev bir uzay mekiği maketi önümüzde belirmeye başladı. Büyük bir heyecanla içeri girdiğimizde ise bizi ilk karşılayan şey ‘Leonardo da Vinci Machines in Motion’ sergisi oldu. Türkiye’de çocukken Rahmi Koç Müzesi’nde de  bir Da Vinci sergisine gitmiştim. Ama küçük olduğum için ayrıntılarını çok iyi hatırlamıyorum. Sergide, çalışır durumda olan  çok ilginç aletler var. Da Vinci mekanik sanatında devrinin doruk noktalarına ulaşmış. İnsan Da Vinci’nin tasarlayıp yaptığı aletleri incelerken, yüzyıllar önce bütün bunları nasıl düşünmüş diye kendi kendini hayrete düşmekten alıkoyamıyor.

Gezimize devam ettikçe ortamın genel havası bizi kendimizden geçirdi, inanılmaz deneyimler yaşattı.  Ortamın dekoru, ışıklandırması, herşey çok güzel ayarlanmış. Buraya, uzayın hiç  ilgisini çekmediği bir insanı bile getirseniz, çok büyük bir  zevk alacağına eminim.

Amerikalılar ürünlerini sergilemeyi, tanıtmayı, gerektiğinde de pazarlamayı çok iyi biliyorlar. Aklıma 3-4 sene önceki Gebze Yüksek Teknoloji Merkezi’ndeki gezimiz  geldi. Araştırma görevlileri aletleri tanıtırken, bu alet Türkiye’de ilk, bilmem kaç milyon dolar filan diye anlatıyorlardı. Ama sunuş şekillerinden insanın buna hiç inanası gelmiyordu. Benim için babamın bal süzme makinelerinden hiç farkı olmayan dik silindir gibi birşeydi.

Neyse NASA gezimize devam edelim. Gerçek uzay araştırmalarında kullanılmış cihazlar ortama uygun bir şekilde yerleştirilmiş. Filmlerdeki gibi karmaşık kontrol panelleri var. Ay’dan getirilen taş parçasına da bu gezi esnasında dokunma fırsatı bulduk. Her gece gökyüzünde gördüğünüz bir yerden getirilen taş parçasına dokunmak, ilginç bir histi. Bir kez daha uzayla ilgili araştırmalar yapma arzum kamçılandı. Acaba çocukluk hayalimi gerçekleştirsem mi, düşüncesi bütün ruhumu kapladı. Zaten bu aralar “Kerbal Space Program” oyununa da sarmıştım. Çok kompleks bir oyun. İlerleyen günlerde onu da bir yazımda anlatmayı düşünüyorum.

Buraya kadar gezdiğimiz bölümler ziyaretçiler için yapılmış müze tarzı kısımlar. Gerçek kontrol merkezini gezmek için tren turlarına biniyorsunuz. Bir tur yaklaşık bir saat sürüyor. Televizyonda mekiklerin motorları çok büyükmüş gibi gelmiyordu. Ama şaşırtıcı derecede büyükler. Astronotların eğitildiği yerleri de gezdikten sonra tren turu bitiyor. Buraya geldiğiniz de uçuş simülatörüne binmenizi kesinlikle tavsiye ederim. Ve uçağı çılgınca kullanın, düz tutmaya çalışmayın. Öyle daha zevkli olduğunu göreceksiniz.